feminizmkent ve yaşamröportaj

Sırp, Hırvat, Boşnak… Savaşın ayıramadığı kadınlar.

Handan Koç – Pazartesi Dergisi, Sayı 6, Eylül 1995

Türkiye’den dört kadın ve bir çocuk Slovenya da iki hafta süren bir yaz kampına gittik. On yedi ülkeden iki yüzden fazla kadın ve elli çocuğun katıldığı kampta, kendini savunma kursundan Rusça dersine, ırkçılıktan kadın cinselliğine, bir çok konuda çalışma grupları vardı. Mutluluk, barış ve anlaşma duygusunun hakim olduğu bu kampta, elma ağaçlarının altında, nehir kenarında, kahvaltı sofralannda Eski Yugoslavyalı feminist kadınlarla savaştan konuştuk.

 

pazartesi1_52Slovenya, Eski Yugoslavya’dan sadece on gün süren ve kimsenin canının yanmadığı bir savaşla ayrılmış. Bu on günün ortalarında Hırvatistan’da, Bosna’da ilk saldırılar başlamış. Slovenva kadın hareketinden olan Moidsa cinsel tacize uğrayan kadınlar için kurdukları bir telefon hattında çalışıyor. Slovenya’da yedi kadından biri ev içinde cinsel şiddete maruz kalıyormuş. “Ama savaş bambaşka” diyor. “Savaşın başladığı ilk yıl, Saravbosna’da kadınlann banş için yaptıkları gösteride Eski Yugoslavya’dan 52 grup biraradaydık. Bir daha bunu gerçekleştirmek mümkün olmadı. Eski arkadaşlanmın bazılan ölü mü sağ mı onu bile bilmiyoruz” diyor.

Gordana Sırp ve Belgrad’ta yaşayan bir kadın. Genç kızlara bilgi ve danışmanlık veren feminist bir merkezde çalışıvor. Savaş başladıktan sonra siyahlı kadınlardan biri olmuş. 1987’de kırk kadının, Kudüs’ün işlek bir caddesinde, siyahlar givip ellerinde pankartlarla oturmalarıyla başlayan eylemlerde, sonraları İsrailli ve Filistinli birçok kadın yer almış.

Çeşitli yerlerde yeni gruplar olmuş. Sırbistan’ın siyahlı kadınları ise 1991 de on kişiymiş. Bugün Eski Yugoslavya’nın bir çok şehir ve kasabasında siyahlı kadm grupları varmış. Gordana “Ülkemizde milliyetçilik başladığında bunu şaka gibi aldık. Savaş başlayınca herkes sağır ve dilsiz oldu. Bu savaş biz kadınların savaşı değil, patriarkanın ve güç sahiplerinin savaşı” diyor. Hırvat arkadaşımın adı Nela. Soyadı Pamukoviç. “Benim ailemde de soyadı Pamukçuoğlu olanlar var “diye anlatıyorum, gülüşüyoruz. Nela nın annesi Sırp, babası Hırvat. Sırplar milliyetçi bir lider çıkardı, Hırvatlar onlara karşılık verdi, Bosna kurban edildi” diye düşünüyor. Aynı dili konuşan, birbirleriyle evlenen, aynı sokaklarda yürüyen insanlar birbirlerini öldürmeye başlardı. İlk kan döküldükten sonra nefret kendini üretiyor. Herkese kaçınılmaz gibi gelen savaşçı terimler ve düşünceler hayatlarımızı yönlendirmeye başladı. Bütün savaşlardaki gibi erkekler öldürüyor ve ırza geçiyor’ diye

aktarıyor fikirlerini. “Burada Sırp ve Bosnalı feministlerle biraraya ilk defa gelmiyoruz. Siyahlı kadınların büyük toplantılarında biraraya geldik ama bu meseleleri halledemiyor” diyor. Nela, Zagrep’de savaştan zarar gören kadınlar için oluşturdukları bir merkezde çalışıyor. Nataşa, Makedonyalı, Usküp’te yaşıyor. “Savaş Makedonya’yı kıta içinde bir adaya çevirdi. İki adım ötemiz ulaşılmaz oldu. Kapılar kapandı, sınırlar çekildi, yakınımızdaki şehirlerden doğru haberler alabilmek imkansız hale geldi” diyor. “Bizim kuşak, bir ailede birden fazla etnik, dinsel, milli köken bulunmasına alışkın bir kültürle, barış içinde büyüdük. Şimdi politikacıların dilindeki düşmanlık sözcükleri, yerleşik eski kinler, her durumda diğerinden farklı olmayı değil, üstün olmayı önemseyen düşünceleri hortlattı. Biz Üsküp’te mülteci kadınlarla yardımlaşmaya çalışıyoruz.”

Bosnalı bir grup kadın kampın son günlerinde geldiler. 3,5 yıldır Bosna’dan dışarı çıkmamış olan bu kadınların hepsi, MEDİCA isimli bir kuruluşun çalışanları. Eski Yugoslavya’nın en fazla kanayan yerinden gelen kadınlar, koııuşmalarına eskiden dört beş saatte ulaştıklan Slovenya ya nasıl yirmi saatte gelebildiklerini anlatarak başlıyorlar. Arkalarında beş dilde “ihtiyacımız olan tek şey gerçek’ yazan afişler asılı. MEDlCA bir Alman kadının maddi desteğiyle kurulmuş. Şu ara Saraybosna’ya yakın bir üçüncü büro açma hazırlığı içindeler. Kadın  doktor, hemşire, psikiyatristler barındıran bürolara her gün 30-40 kadın geliyormuş. “Kadınlara her türlü danışmanlık veriliyor. Çocuğunu arayan, iş arayan, yiyecek bulamayan kadınlara yol gösteriliyor.

Tecavüz sonucu gebe kalan kadınların isteklerini ve durumlarına göre doğum veya kürtajlarını gerçekleştiriyorlar. Varsa ailelerini doğum ve sonrasında kızları yalnız bırakmasınlar diye ikna etmeye çalışıyoruz. Bu işte tek suçlu ırza geçen erkekler.

Doğacak çocukların, doğuracak kadınların hayatlarım sürdürecek istek ve kuvveti bulmalarım sağlamayı çok önemsiyoruz” diyorlar. Arada sohbet ettiğimiz Bosnalı Azra, “Bosna’da kadınlar savaşı, ‘çocuklar ne olacak, kocalarımız savaşta kaçmayı kabul edemez, onlar da gidip birilerini öldürecek, hayat ne olacak diye karşılıyorlar. ‘Biz de onları öldürelim’ noktasına çok zor geliyorlar. Ben savaştan önce politikayla ilgilenmezdim, şimdi barış için kuvvet oluşturmanın dünyadaki en önemli şey olduğunu düşünüyorum” diyor. Bosnalı kadınlar konuşmalarım “.lüler pahasına büyük bir pazarlık sürüyor, her türlü yardıma ihtiyacımız var ve bekliyoruz” diye bitiriyorlar.

Handan Koç

Handan Koç

1961 Van doğumluyum. Siyasal Bilgiler okudum. Kırtasiyecilik yaparak geçiniyorum. Devrimci politikalar hep ilgimi çekti. 1984'ten en beri feminist yaşantım oldu.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu