feminizmröportaj

“Sermayeler” i ailelerden ayıran duvarlar, Adana genelevinde eylem!

Handan Koç Pazartesi Dergisi, Sayı 39, Haziran 1999

Adana da genelev “Sosyal Evler olarak anılıyor ve üç günlük iş bırakma sırasında kapıda birikip olay çıkartan müşterilerden mühim bir sosyal işlevi olduğu da anlaşılıyor. Oysa genelevde çalışan sermaye ler her türlü sosyal güvenceden yoksunlar.

2209024_o386cAdana Genelevi’nde işletme sahipleri ve çalışanlar emniyet görevlilerinin uygulamalarına karşı üç gün iş durdurarak seslerini duyurdular. İş bırakma eylemine genelev sakinleri önceden konuşup karar vermişler. Çalışan kadınlardan biri. “Bizim her şeyimiz hükümete, devlete bağlı biz onlar için çalışıyoruz, bunu unutmamaları gerekir.” diyor.

Gerçekten de bu iş yerlerinin nasıl çalışacağıyla ilgili ayrıntılı ve çok eskiden kalmış bir yasa var. Bu yasaya göre, çalışanların müzik dinlemelerine, hayvan beslemelerine, giyinik veya çıplak bir şekilde evin önüne çıkıp erkeklerle, müşteri adaylarıyla konuşmalarına karışılması mümkün. Çalışma saatleri sabit; izinsiz dışarıya çıkılamıyor, geceleri dışarıda geçirebilmek için dışarıda bakmak zorunda olduğun anne veya çocuk gibi birinci derecede akraban olması gerekiyor.

Sitenin içinde dispanser var, haftada iki gün muayene, üç ayda bir kan testi, iki ayda bir röntgen mecburi. “Bütün kurallara uyuyoruz, muamele işlemlerimiz tamam, kaçak çalışan yok. Buna rağmen keyfi baskılar, ev kapatmalar, denetim tehditiyle bedava hizmet istemeler canımıza tak etmişti,” diyor çalışanlar.

Dört kadının çalıştığı bir evin bu eyleme katılmayan kadın işletmecisi, “Bence eyleme gerek yoktu, bir iki temsilcimiz valiyle görüşüp bu konulan halledebilirdi,” diyor, ama hemen sonra ekliyor: “Yine de kendimize güvenimizi artırdığı için iyi oldu. Esas zor olan işin arkasındaki erkeklerle uğraşmak. Bu benim kızlar sabah kalkar, bir sütyenle oturmaya başlarlar. Ben de sermayeydim, bilirim. Burda bunlar namusunu satıyor, kolay mı? Polis sürekli evlerinizi kapatırım diye tehdit ederken burda insanların ekmek parası için çalıştığını unutmuştu, şimdi valimiz söz verdi rahatladık.” “Devletin himayesinde” çalışan kadınlar kendilerine “sermaye”, diğer kadınlara “aile” diyorlar. “On beş yıldır bu âlemdeyim, beş çocuğum var, dostum benim üstüme ev de yaptırdı: istesem araba da alır. Benim en ağrıma giden, aileler kocalarından başka adamlarla düşüp kalkabiliyor, iç çamaşırı defilesi diye çıtır kızlar televizyonda oralarını buralarını açıyor; sonra amirim gelip bana kalçanı göğsünü camın önünde açma diyor, sözleriyle niçin eyleme katıldığını anlatıyor Arzu. “Evinin parasını zaten sen kazanmadın mı, senin üstüne tapulu olması normal değil mi?” diye soruyorum. “Kocalar evleri ailelerinin üstüne tapuluyor mu sanki? Herif zamanında senetlerimi ödemiş, istediğini yapar,” diyor. En çok benzediği yerin cezaevi olduğunu doğrularcasına, genelevden “içeri” dive bahsediliyor. “Aile”lerle “sermaye’leri birbirinden ayıran duvarlar, aslında sadece kocaları, müşterileri, dostları koruyor. Eskiden Adana’nın içinde olan genelev, şimdi şehrin hemen dışında. Dokuz on yıl önce, ortasında çok küçük bir bahçesi olan, iki katlı binalardan oluşan birbirine bitişik iki yeni b.lümden inşa edilmiş. Toplam otuz iki ev var. Her evin altı odası var. Devretme durumunda beş milyar hava parası isteniyormuş; bir evin satış bedeli ise on milyar. Çalışanların çoğu, Adana da dahil büyük şehirlerin daha rahat olduğunu söylüyor. Çok genç görünen ve, “İki yıldır bu âlemdeyim” diyen Sevda, çocuğunun devlet dairesinde çalışamayacağını, subay olamayacağını öğrenince çok üzülüyor. Ona, “Müşterilerin de vesikası olsa, onların çocuklarına da bu tür yasaklar konsa ister misin, nasıl olur?” diye soruyorum. Aynı evde çalışan daha büyük bir kadııı atılıyor, “Öyle şey olur mu, iş durur o zaman, evler kapanır,” diyor. “Kim yer dururken çamurda yürümek kim ister, ama madem burada vergi veriyoruz, kimse hakkımızı yememeli,” diyor bir işletmeci kadın. Genç olanlar iki milyona gidiyor, yaşlı olanlardan yüz bine iki yüz bine iş yapan var. “Peki herkes sigortalı mı?” diye soruyorum. “İsteyen kendi öder biz karışmayız,” diyor. Bu sektörde işletmeciler paranın yansını alıyor. Buna rağmen sigorta ödemeye yanaşmıyor.

Sendikalaşmaktan bahseden genelev çalışanları, “Bunu devletin büyüklerinden destek olmadan yapamayız, diyorlar. Adana güzel bir şehir. Büyük mor akasya ağaçları, zakkumlar, palmiyeler, dükkanlar geride kalıyor geneleve giden yolda. Şehrin merkezinden oraya giden minibüsün son durağı çirkin, kuru. boş bir yol. Solda “Kobra isimli kebapçı, Haluk Levent çalan kasetçi, kahve; sağda, “Sıcak banyo yapılır” tabelası ve Adanaspor bayrağı. Kısa yolun sonunda iki polisin girişini beklediği demir kapı. Kapı girişinde hiçbir ibare yok. “Sosyal Evler” diye söz edilen genelev yokmuş gibi davranılıyor Adana’da. Ama herkesin varlığını reddettiği bu lanetli yer, üç günlük iş bırakma sırasında görünür hale gelmiş. Öncelikle, kapıda biriken müşterilerin durumu protesto edip olay çıkartmalarıyla, ardından da gazetelerde, televizyonlarda. Belli ki “Sosyal Evlerin mühim bir “sosyal işlevi” var. çalışanları her türlü sosyal güvenceden yoksun olsalar da.

Handan Koç

 

 

Handan Koç

1961 Van doğumluyum. Siyasal Bilgiler okudum. Kırtasiyecilik yaparak geçiniyorum. Devrimci politikalar hep ilgimi çekti. 1984'ten en beri feminist yaşantım oldu.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu