Ölümünün 50. yılında tesettür risalesi
Said Nursi öleli 50 yıl oldu. Fikirleri hala büyük ilgi görüyor. Türkiye tarihini anlamaya çalışan yerli ve yabancı araştırmacıların Nurculuğu incelerken pek önemsemedikleri kadın meselesine ve pek ilgi göstermedikleri tesettür risalesine bakmak, bu etkileyici kişinin kadınlara nasıl baktığını gözden geçirmek görevi, biz feministlere düşse gerek. Said Nursi’nin kadınlarla ilgili en önemli önerileri, dört hikmet şeklinde bölümlenmiş tesettür risalesinde yer alır. Birincisi hakkında daha önce yazdım. Bu defa risalelerin diğer üç hikmetini tanıtmak ve bir tartışma zemini arayışımı sürdürmek istiyorum.
2. hikmet / Çirkinlik zamanı gelince
Said Nursi her zaman tesettürü kadınların fitratı-yaradılışı gereği değiştirilemez bir mecburiyet olarak gördüğünü anlatır. Bu özel bölümde ise “Kadın ve erkek ortasında gayet esaslı ve şiddetli münasebet, muhabbet ve alâka, yalnız dünyevi hayatın ihtiyacından ileri gelmiyor. Madem hayat-ı ebediyede dahi kocasına refika-i hayattır; elbette, ebedi arkadaşı ve dostu olan kocasının nazarından gayrı, başkasının nazarını kendi mehâsinine celb etmemek ve onu darıltmamak ve kıskandırmamak lâzım gelir. Hem yalnız gençliğinde ve güzellik zamanında değil, belki ihtiyarlık ve çirkinlik vaktinde dahi o ciddi hürmet ve muhabbeti taşıyor. Elbette ona mukabil, o da kendi mehâsinini onun nazarına tahsis ve muhabbetini ona hasretmesi, mukteza-yı insaniyettir” diye yazıyor.
Nursi’ye göre bu ve öteki dünyada eş olarak kalınabilmesi için kadınların bu dünyada güzelliklerini gizlemesi şart. Elbette erkeklerin yakışıklılığını sergilemesi hususunda bir sınır yok. Kadınların erkekleri asla kıskandırmaması, bunun için adeta görünmez olması gerekli. Öyle kapanılmalı ki kadını hiçbir erkek beğenememeli. Nursi kadınları hep uyarır: Ya eşleriniz size darılırsa, kıskanırsa, ortada kalırsanız ne yapacaksınız? Adeta kadınların fitratı-yaradılışı ekonomik bağımsızlık kazanmalarına da engel. Ayrıca Nursi burada ve başka ifadelerinde kadınların çirkinlik zamanlarına hep vurgu yapar ama erkeklerin çirkinlik zamanları diye bir mefhumu yoktur.
3. hikmet / Açık saçık olunursa
Bu bölümde Nursi “Bir ailenin saadet-i hayatiyesi, koca ve karı mâbeyninde bir emniyet-i mütekabile ve samimi bir hürmet ve muhabbetle devam eder. Tesettürsüzlük ve açık saçıklık, o emniyeti bozar, o mütekabil hürmet ve muhabbeti de kırar. Çünkü açık saçıklık kılığına giren on kadından ancak bir tanesi bulunur ki, kocasından daha güzeli görmediğinden, kendini ecnebiye sevdirmeye çalışmaz. Dokuzu, kocasından daha iyisini görür. Ve 20 adamdan ancak bir tanesi, karısından daha güzelini görmüyor. O vakit o samimi muhabbet ve hürmet-i mütekabile gitmekle beraber, gayet çirkin ve gayet alçakça bir his uyandırmaya sebebiyet verebilir. Şöyle ki: İnsan, hemşire misilli mahremlerine karşı fıtraten şehvâni his taşıyamıyor. Çünkü mahremlerin simaları, karâbet ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşruayı ihsas ettiği cihetle, nefsi, şehvâni temâyülâtı kırar. Fakat bacaklar gibi şer’an mahremlere de göstermesi caiz olmayan yerlerini açık saçık bırakmak, süfli nefislere göre, gayet çirkin bir hissin uyanmasına sebebiyet verebilir. Çünkü mahremin siması mahremiyetten haber verir ve nâmahreme benzemez. Fakat meselâ açık bacak, mahremin gayrıyla müsavidir. Mahremiyeti haber verecek bir alâmet-i farikası olmadığından, hayvâni bir nazar-ı hevesi, bir kısım süfli mahremlerde uyandırmak mümkündür. Böyle nazar ise, tüyleri ürpertecek bir sukut-u insaniyettir” diyor. Nur risalelerinin tamamında tesettürsüzlüğün eş anlamlısı olarak açık saçıklık kullanılıyor. Yani geçmişte tesettürsüz yaşamış annelerimize, tesettürsüz yaşıyorsak bizlere, ayrıca Müslüman olmayan tüm kadınlara Nursi açık saçık diyor. Yine bu bölümde tesettürsüz yaşanırsa her 10 kadından dokuzunun kendisini yabancılara sevdirmeye çalışacağını, 20 erkekten 19’unun da başka kadınlara ilgi duyacağını ifade eder anladığım kadarı ile. O halde bütün kadınlar tesettürlü olmalıdır. Bu sayede kocalar sokaklarda başka güzel kadın göremezler ve evdekini güzel bulmaya devam ederler. Evdekinin tesettürlü olduğunu bilmek erkeğin ona emniyetini sağlar. Ayrıca erkeklerin kızkardeş, anne ve ablaları yakınlarına karşı da arzu duymaması için onlar da tesettürlü olmalıdır.
4. hikmet / Cesaret kadınlara yasak
Bu bölüm evlilik ve çoğalmak için tesettürün gerekliliği fikri ile başlar. “Çünkü en serseri ve asri bir genç dahi refika-i hayatını namuslu ister. Kendi gibi asri, yani açık saçık olmasını istemediğinden bekâr kalır, belki de fuhşa sülûk eder… Kadın öyle değil; o derece kocasını inhisar altına alamaz. Çünkü kadının-aile hayatında müdir-i dahili olmak haysiyetiyle kocasının bütün malına, evlâdına ve her şeyine muhafaza memuru olduğundan-en esaslı hasleti sadakattir, emniyettir. Açık saçıklık ise, bu sadakati kırar, kocası nazarında emniyeti kaybeder, ona vicdan azâbı çektirir. Hattâ erkeklerde iki güzel haslet olan cesaret ve sehâvet kadınlarda bulunsa, bu emniyete ve sadakate zarar olduğu için, ahlâk-ı seyyiedendir, kötü haslet sayılırlar. Fakat kocasının vazifesi, ona hazinedarlık ve sadakat değil, belki himâyet ve merhamet ve hürmettir. Onun için, o erkek inhisar altına alınmaz, başka kadınları da nikâh edebilir.”
Devamında Avrupa ile memleketimizin kıyas edilemeyeceğini, “namusun bir derece muhafaza edilmekte olduğunu söyleyen” Nursi’ye göre o memleketlerde cinsel iştah bizden azdır. Oysa bizim memlekette tesettür olmaz ise “Bir ayda veya 20 günde ihtiyac-ı fıtriye mukabil, her birkaç günde kendini bir israfa mecbur zanneder. O vakit, her ayda 15 gün kadar hayız gibi arızalar münasebetiyle kadından tecennüp etmeye mecbur olduğundan, nefsine mağlûp ise fuhşiyata da meyleder.” Sonra şöyle denir: Şehirliler, köylülere, bedevilere bakıp tesettürü kaldıramayız. Çünkü köylerde, bedevilerde, derd-i maişet meşgalesiyle ve bedenen çalışmak ve yorulmak münasebetiyle, hem şehirlilere nispeten nazar-ı dikkati az celb eden, mâsûme işçi ve bir derece kaba kadınların kısmen açık olmaları, hevesât-ı nefsâniyeyi tehyice medar olmadığı gibi, serseri ve işsiz adamlar az bulunduğundan, şehirdeki mefâsidin onda biri onlarda bulunmaz Öyleyse onlara kıyas edilmez.
Tesettür risalesinin bu bölümünde bence en çarpıcı ifade erkeğe çok yakıştırılan cesaretin kadınlara açıkça yasak edilmesi. Sonra kadınlar “açık saçık olursa” erkeklerin sadakatsizliği ve tacizkarlığı doğal algılanmalı. Ayrıca köylerde çalışan kadınların pek de erkek hevesi uyandırmayacağı fikrinde ürpertici bir modernist seçkinci üstünlük fikri saklıdır. Tüm risalede Said Nursi kadınları olduğu kadar erkekleri de neredeyse fitraten arzularının esiri zayıf mahluklar olarak nitelendiriyor. Netice olarak bence, kadınlar ve erkeklerin güzel ahlak sahibi, eşit, özgür bireyler olarak birbirlerini sevip koruyabilmeleri için hem bedenen hem zihnen kapanmalarını vaaz eden “risale-i nur fikriyatına” bugün kimlerin, neden ve nasıl değer verdiği birçok açıdan sorgulanmayı hak ediyor. Türkiye’nin orijinal ataerkil dogmaları biraz da bu çok sevilen din adamının eseri değil mi?