Kadınlar daha çok sevmiş!
Handan Koç – Pazartesi Dergisi, Sayı 45, Aralık 1998
Cumhuriyet in 75. yılı kutlamalarına bir sergi de Yapı ve Kredi’den. Bir Yurttaş Yaratmak sergisi bize bir kez daha şunları hatırlatıyor: Cumhuriyet in kadınları sevdiğinden çok ve hatta divebiliriz ki daha temiz maksatlarla, Cumhuriyet i seven, bağıma basan kadınlardır. Büyük toplumsal siyasal değişiklik dönemlerinde, savaş, altüst oluş, devrim zamanlarında, heyecanla ve büyük bir azimle ve kendileri için bir şey istemeyi akıl etmeden ortalığa atılan kadınlara, savaş sonraları, rejimi inşa veya restore etme dönemlerinde, ilk önce gelecek nesli büyütme, aileye sahip çıkma, çalışarak veya çalışmayarak gerekli fedakârlığı yapma telkin edilmiyor mu hep?
Alan, kadmlara siyasal haklar başlığı altında kadınlara ayrılmış. Yapı Kredi Bankası binasının üst kat camlarının bir kısmında asılı olan, istiklâl Caddesi’nden Galatasaray’a yürürken görülebilen Cumhuriyetin yeni kadınlarının fotoğraflarına ek olarak bu bölümde de birçok kadın fotoğrafı var. Modern saç tuvaletleri ve şapkalarıyla “sembol” kadınlar bunlar. Serginin bu bölümünde bir düzenleme var. Modern bir Türk çiftinin oturma odası iki koltuk, bir sehpa, duvarda bir tablo, yanda bir radyo. Sanki sembol bir oda burası da. Sergi katalogunu hazırlayan Zafer Toprak “Türkiye’de toplumsal devrimin en önemli halkasını kadın oluşturmuştu. Çağdaş toplum kadın-erkek ilişkilerinde geleneksel yapıların çözülmesini ve eşitliğin yasal düzenlemelerle güvence altına alınmasını gündeme getiriyordu. Cumhuriyet kadından yanaydı,” diyor.
Gerçekten de Cumhuriyet kadından yanaydı. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı, yüksek okullarda okuma hakkı, doktorluk, öğretim üyeliği, mesleklere girme hakkı veren bir siyasi rejimin kadınlardan yana olmadığını kim söyleyebilir?
Sergide fotoğraf ve metinlerle, kadınların “Kadınlar Halk Fırkası” kurma girişiminin “Tüm ulusu kapsayacak bir Halk Fırkası kuruluşu gündemde olduğu için,” sekteye uğratıldığı aktarılıyor. Zaten kadınların maksadı da kendi deyişleriyle siyasi değildir. Süs dergisinden aktarılan alıntı amaçlarını açıklamaktadır: “Muhterem heyetin herşeyden evvel emeli kadınlık âlemini bu harekete muktedir bir dereceye terfi ettirmek ve bilhassa memleketin içtimai ve iktisadi terakki gayelerinin tahakkukunu temin etmektir. Bunun için bidayette kadınları tenvir, onları müstakbel vazifelerine ihzar etmek arzusundadırlar. Bu vazifeler ise, evvela analık ve sonra da aile kadını vazifeleridir.”
Cumhuriyet’in kadınları sevdiğinden çok ve hatta diyebiliriz ki daha temiz maksatlarla Cumhuriyet i seven, bağnna basan bu kadınlardır. Onlar Anadolu’nun en ücra köşelerine gitmek, kadınları aydınlatmak, eğitmek, ülkenin saadeti için çalışmak istemekteydiler.
1924’te kurulan Türk Kadın Birliği de genç kızlan hakiki anneler olarak yetiştirmek, dullara, kimsesizlere yardım etmek, fakir ve kimsesiz öğrencilere el uzatmak, kadınlan iş hayatına ve üretkenliğe teşvik etmek istiyordu. 1930 da kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesinden sonra istanbul, 1935 yılında Uluslararası Kadınlar Birliği’nin 12. Kongre’sine evsahipliği yapar. Kongre’de konuşan Türk Kadın Birliği’nin başkam Latife Bekir, “Bundan böyle Türkiye’de kadın sorunu yoktur,” der, “Erkek gibi kadın da ülkenin iyiliği için çalışacaktır.” Zafer Toprak yeni sergi katalogunda uluslararası düzey de bir değerlendirme yaparken, “Siyasi hakların elde edilmesiyle feminist hareket kısmen hedefine ulaşmış ve 1920’li yıllarda hızını görece yitirmişti.
Ardından Nasyonal Sosyalist hareket feministlere büyük darbe indirdi. Nasyonal Sosyalist ideoloji için ideal kadın çocuk üreten ev kadınıydı,’1 diyor. Büyük toplumsal, siyasal değişiklik dönemlerinde, savaş, altüst oluş, devrim zamanlarında, heyecanla ve büyük bir azimle ve kendileri için bir şey istemeyi akıl etmeden ortalığa atılan kadmlara, savaş sonraları, rejimi inşa veya restore etme dönemlerinde ilk önce gelecek nesli büyütme, aileye sahip çıkma, çalışarak veya çalışmayarak gerekli fedekârlığı yapma telkin edilmiyor mu hep? Elbette faşist ideoloji kadınlar için hayırlı değil ama kadınlar için hayırlı olabilecek birçok gelişmenin önüne en kolay dikilen engel, eş ve anne olarak yalnız başlarına yerine getirmeleri gereken vazifeleri ve taşımaları gereken iffet değil mi? Yapı Kredi Bankası’nın sergisinin ve bu kadar şık olmayan Cumhuriyetin öteki 75. yılı etkinliklerinin, kadınlar ve diğer ezilenler için bugün soracağımız sorulara ve önerebileceğimiz çözümlere tuhaf bir şekilde perde oluşturduğunu düşünüyorum ben. Sergiyi gezdikten sonra konuştuğum bir Yapı Kredi çalışanı bankada sendikalaşmaya çalışmanın iş kaybetmek demek olduğunu, grev kavramım genç memurların hiç bilmediğini söylüyor ve “Sergimiz bugüne de ışık tutuyor,” diyordu. Sabiha Sertel’in bir belge olarak sergide yer alan çağrısı da kadınlara bugün için çok yararlı:
“Mebus bayanlar niye bağırmıyorsunuz?..Kadınla erkek müsavi değildir. Bilhassa işçi ve çalışan kadın bu müsavattan
tamamen mahrumdur. Çünkü a.Kadın erkeğin nısfı ücret alır. b. Kadının çalışma saatleri erkekten çok daha uzundur, c. Kadm hamilelik esnasında da çalışır, d. Ailede erkek hâkimdir. e.Kadının çalışma hakkı erkeğin rızasına bağlıdır, f. Evin işi ve çocukların bakımı kadının sırtındadır. g. Kadın cinsi ahlâkta da erkekle müsavi değildir.”
Handan Koç