kent ve yaşammuhafazakarlık

İstiklal yenilenmese, paralar ezilmese!

istiklalİstiklal caddesi ve ona açılan sokaklarda yolların büyük granit taşlarla kaç liralık bir ihale çerçevesinde döşendiğini bilmiyoruz. Resmi rakamlar istenilse öğrenilir. Ama bu işten İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, Beyoğlu Belediyesi’nin ve Güçlü İnşaat firmasının ve onlara malzeme satanların nasıl yararlandıklarını tam olarak hiçbir zaman bilemeyeceğiz… Ceplere ne girdi, portföylere ne eklendi kimbilir! 1936 yılından beri Beyoğlu’nda olan Kelebek Korse mağazasının baba-oğul işleticilerine göre bu lüzumsuz değişikliklerin esnaflara verdiği zararı hesaplayan yok. Yol işinde çalşan içilerin gündeliği ise yirmi milyon. Hiçbir suistimal yapılmamş olsa bile, hiç kimse rüşvet almamş temiz çalışmş hatta zararına çalışmş olsa bile Beyoğlu’nda yolların neden yenilenmesi gerektiği sorusuna makul bir cevap bulmak zor.
Yapılan açıklamaya göre, caddede çok sık altyapı çalışması yapılıyor o yüzden bütün betonu kırıp dökmek gerekiyor, halbuki bu kare taşları kırmadan söküp takmak mümkün. Sanki sürekli altyapı onarım işi var. Ben böyle saçma açıklama duymadım. Pire için yorgan değil yorgan fabrikası ortadan kaldırılıyor. Diyelim bizim gördüğümüzden daha sık kanalizasyon, elektrik işi yapılıyor, bunun için koca bir semtin her bir yolunun kazılıp granit taşlarla döşenmesi gerektiğine ikna olmamız için tuhaf bir aklımız olması gerekir. Ama gösteriş için yapılıyor, daha yeni olacak fena mı deniyor. O tamam. Şu çılgın yeni yıkıcı Türk karı-aklı. Ne söylenebilir ki?
Bizim Galatasaray’da bir kırtasiye dükkanımız var. Altı yıldır haftanın beş günü Kadıköy’den Karaköy’e geliyor, oradan tünelde tramvaya binip sonra yürüyerek Galatasaray’a gidiyor, akşamları da dönüyorum. 1996 yılında Habitat günlerinde eski parke taşlar sökülüp yerine şimdi kaldırılan beton yol yapılırken de Beyoğlu’nda yaşıyor, dükkanıma gidip geliyordum. Eski küçük parke taşlı yol kaldırılıp yerine beton dökülürken İstanbul Belediyesi’nin başında Recep Tayyip Erdoğan vardı. Bu beton yolun üstüne sanki taşlar döşenmiş gibi çizgiler çekilmesiyle haklı olarak alay edilmişti. Yani blok betonu sanki taşlarmış gibi göstermeye kalkmak, bir nevi şöminede odun yanıyormuş gibi görünen elektrik sobası mantığı.
Eski İstiklal döneminin başkanı Tayyip Erdoğan inşaat ve müteahhit dostu bir yönetici. Baksanıza dinin birleştirici özelliği olduğunu ifade etmek için bile çimento kelimesi geliyor aklına. Şimdiki Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan eski rehber. Rehberlik kendileri öyle der, ne olsa bir tür hanut alimliğidir de. Kadir Topbaş’ın İstanbul’a büyük eserler bırakmak yönünde güçlü bir arzusu olduğunu anlıyoruz. Ama bunların hep akçeli işler olması ve eser vasfı olmaması bizi düşündürtüyor. Çok şükür Özal devrimlerinden sonra büyükşehir belediyeleri artık büyük şirketler oldu. Öyle büyük cirolar söz konusu olmalı ki bakın Beyoğlu’nun sağlam ve kendilerinin yaptığı yolları kırılıp dökülüp yerine para ve çamur saçılarak yeni yollar yapılması icap ediyor. Yani masraf göstermek için herhalde. Tam da aralık ayında.
Biz kırtasiyecilerin ve eğer dondurma veya havuz işinde değilse her esnafın en çok iş yaptığı ay aralık ayıdır. İnsanların ailecek kart, ajanda paket kağıdı aldığı ama daha önemlisi birbirlerine yılbaşı hediyesi seçip aldıkları bir aydır aralık ayı. Bir de kış ayı olduğu için yağmurun yağdığı ve karın beklendiği aydır. İnşaat için ideal ıslaklık garantidir bu ayda. Yani aç bir çukur suyla dolsun, yağmurla beraber kum tepeleri çamur olup papuçlara sıvaşsın, yokuşlardan aşağı aksın. Bizim gibi tuzu çok kuru olmayan ufak çaplı dükkanlar için aralık ayında kazanılan para yılın iş yapılmayan yaz aylarının açığını kapatan paradır. Ama biz 2006 yazında oluşacak açığımızı kapatamayacağız. Çünkü bu aralık ayında İstiklal Caddesi çamurlu ve tehlikeli bir inşaat alanı oldu. Normal zamanlarda polis arabalarının soğuk soğuk bekleştiği Galatasaray Meydanı ise şantiye alanı. Biz bu yenilenme yüzünden işimizden ekmeğimizden olduk. Bunun hesabını kime soralım, yoksa dükkanımızı kapayıp kafamızı granit taşlara mı vuralım.
Peki neden yazın yapılmadı bu iş? Beyoğlu’ndaki en yaygın rivayet yazın sokaklar için işgaliye ödeyen lokanta, meyhane, kafe, çayhane türü yerlerin itirazı. Bu mekanlar Beyoğlu Belediyesi’nin en büyük gelir kaynakları. Deniliyor ki gelirden kasıt vergi, harç resmi işgaliye sanılmasın. Bunlar bir yana. Diyelim bir binada lokanta açacaksınız. Orada inşaata başladınız. Gerekli izinleri aldığınızı sanıyorsunuz. Ama belediye gelip çalışmanızı durduruyor. Buranın tadilat ruhsatı yok diyor. Peki diyorsunuz Beyoğlu Belediyesi’nde bu konuda yetkili olan önemli bir kişi var, onunla görüyorsunuz. Size soruluyor izini verelim de nereye bağış yapmak istersiniz? Bir parka mı? Bir camiye mi? Bir okula mı? Diyelim okul diyorsunuz. O zaman mesela Beyoğlu MC Donalds’ın karısındaki Sinema firmasına gidiyorsunuz. Onbeş Milyar Türk Lirasını ödüyorsunuz. Yani 15 bin YTL. Onlar size bir fatura veriyorlar ve tadilat izniniz çıkıyor. Beyoğlu’nda Beyaz Zambak ruhsatları, içki ruhsatları hangi ölçüyle veriliyor sanıyorsunuz? İçki ruhsatı için alınan bağışları yeni Türk lirasına çevirmek daha da zor. Maalesef bu para çarkını herkes biliyor. Neyse işte bu yüzden yetkili kişilerin kış ayı da olsa paraları ceplerinde ısınıyor, bizlere ise israfın, çürümüşlüğün, çamurun kahrından ölmek düşüyor. Yani ne diyelim ne lüzumu var memleketin parasını sokağa saçmanın, bu kadar yolu suyu olmayan köy kasaba varken desek. Daha çok desek olmaz mı?

Handan Koç

1961 Van doğumluyum. Siyasal Bilgiler okudum. Kırtasiyecilik yaparak geçiniyorum. Devrimci politikalar hep ilgimi çekti. 1984'ten en beri feminist yaşantım oldu.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu