Genelevde Grev Var!
Handan Koç, Semra Emre – Pazartesi Dergisi, Sayı 2, Mayıs 1995
İzmir genelevinde çalışan 450 kadar kadın., zorunlu kan tahlillerine yapılan zamlar karşısında greve gitti. Bu zor yolun yolcularıyla konuştuk; kadınların sermaye olarak kullanıldığı, “dışarıdaki kadınlara yasaklanan” bilinmeyen, tanınmayan bir dünyayla tanıştık.
İzmir’de sokakların isimleri yok numaralan var. Tepecik’te 1225. Sokakta, bir çok küçük işletmeden oluşan özel sektöre ait büyük bir işyerinde çalışan 450 kadın 7 Nisan sabahı iş bıraktılar. Bu, bilebildiğimiz kadarıyla bu iş kolundaki ilk grev. Bu işçilerin patronlarına karşı bir araya gelmeleri çok zor. İş yerlerinin dışarıyla olan irtibatı çok zayıf. Çalışma koşulları çok ağır. Gelirleri sabit olduğu halde zorunlu giderlerine iki üç misli zam yapılmış. O sabah arka sokaklarda 20-30 kadın toplandılar.
Kararlıydılar. Harekete geçtiler. Önlere doğru “Var mısınız kızlar?” diyerek eylemi başlattılar. Sokak hareketlendi. Alkış sesleri yükseldi. Şaşkın müşterileri önlerine katıp demir kapının dışına çıkartarak işyerini boşalttılar. İş giysilerini çıkartıp normal kıyafetlerini giydiler. Sumru: “O gün, şey oldu. Eylem. İsyan işte. Toplandık. İçerideki müşterileri kadınlar hep kovdu dışarıya. Alkışlar. ‘Çıkın dışarı biz bugün namuslu kadınız’ dedik. Kapıları kapattık.”
Yedi milyona kan
Tepecikteki bu işyeri izmir Genelevi. Eylem, üç ayda bir zorunlu yapılan kan testlerinin fiyatının 1 milyondan 3 milyona çıkması üzerine patladı. Rüya: “300’dü 500 oldu, 700 oldu, 1 milyon oldu. 1 milyona kadar hiç ses çıkartmadık. Ama artık buramıza kadar geldi. Gitmesi gelmesi, taksiler 4-5 milyonu buluyor. Bunu kazanamayan kızlar ne yapacak? içeriye borçlanacak, faiz filan 7 milyona bir kan alacaklar.”
Genelev denilen yer iki Kjgj uzun sokakta yer alan 125 eski İzmir evinden oluşan güzel bir mahalle. İçinde bakkalı, manavı, hatta kasetçisi bile var. Mahallenin tamamı duvarla çevrilmiş. Sadece demir parmaklıklı tek bir giriş kapısı var. Kapıdaki kulübede sürekli iki polis bekliyor. Evlerin her birisinin kapısında üzerinde Genelev ve hane numarası yazan tabela var. Her evde bir iki oda, bir bekleme salonu, tuvalet ve mutfak var. Kaç oda varsa o kadar kadın çalışabiliyor. Evler tertemiz, salonda bir kaç koltuk, kanepe, yazar kasa, bazılarında müzik seti ve televizyon. Duvarlarda takvimler, manzara resimleri, mavi ve kırmızı ışıklar var. Her evin girişinde vergi levhası, “vizite 120.000 TL” ve “sağlığınız için prezervatif kullanın” tabelaları asılı. Ama bunların işlevi, sigara paketlerinin üzerindeki “sigara sağlığa zararlıdır” uyarısından fazla değil. Yine de evlerde prezervatif bulundurmak zorunlu. Bütün evlerin ön cephesi içerisi görülebilecek şekilde camlı ve gerektiğinde örttükleri perdeler var.
Ağır işçilik
Mesai sabah 10.00’da başlıyor ve gece 11.00’e kadar sürüyor. Genelev haftanın her günü açık, sadece çarşamba günleri iş 12.00’de başlıyor. Diğer iş yerlerinde olduğu gibi kadınlar her gün orada olmak, işe gelmedikleri günler rapor almak zorunda. Kadınlar, adet gördükleri günlerde çalışmıyor. Bunu genelev içindeki dispansere gidip tespit ettirmeleri gerekiyor. Kadınların kazancı beraber oldukları müşteri sayısına bağlı. Çalışmadıkları zaman hiçbir ücret alamıyorlar. Kazandıklarının yansını patrona vermek zorundalar. Her evde kadınların dışıda en az iki kişi daha çalışıyor. Birisi patron vekili diğeri işçi. Bu elemanların ücretinin en az yarısını da kadınları ödemesi gerekiyor.
Aynca evin bütün giderlerini kendileri karşılıyorlar. Gurbet: “Gidere patron karışmaz, gelirin yarısını alır. Bir de ‘çift başlılık’ var ki, o iyice beter. Çift başlılık, patronun çalışan kadına kendi akrabasını dost tutturmasına deniyor. Böylece gelirin diğer yarısına da patron tarafından el konulmuş oluyor. Ye ‘sermaye’ içeriye sürekli borçlanıyor, evden çıkması imkânsızlaşıyor.”
Emeklilik hayal
Belediyenin genelev çalışanları için tespit ettiği vizite 120 bin lira. Genç olanlar, pazarlık edip 500 bine, 1 milyona kadar çıkartabiliyor. Tabii bu rakam bazıları için çok daha düşük. Ahu: “35’ten sonra müşterin düşüyor. 65-75 yaşında arkadaşlar var. Yıllardır alemde. Ekmek parasını bulamıyor yalvarıyor adama. 20 bin, 30 bin lira diye.” Gurbet: “Vizite ücretinin düşük olması patronun işine yarıyor, vergiden düşüyor. Bu iş patronun yararına, sermayenin zararına. Açık konuşuyorum. Adam geliyor, soruyor, ‘kaç lira?’ ‘250 bin’ diyorum, ‘olur mu orada 120 yazıyor’ diyor. Siftahım yok. ‘Aman’ diyorum, ‘siftahımı kırmayayım, arkası gelir’ diyorum. 120 bin veriyor adam. Yemin ederim resmen işkence. Nasıl tecavüz ederler zorla. Adam eviriyor çeviriyor seni. ‘Pul mu verdim, para verdim’ diyor adam.” Bu küçük işletmelerde, her işte olduğu gibi sigorta zorunluluğu var elbette. Ama patronlar çalışanların sigorta primlerini ödemiyor. Üstelik kendi sigortasını ödemek isteyen kadınları da bekleyen bir çok tehlike var. Emeldi olabilmek ise bir hayal. Gurbet: “Eski kadınları hiç sigorta etmemişler. Hem de sigorta paralarını almışlar. Patronla muhasebeci birlik olmuş sigortasını yapmamışlar. Beni, böyle şeyleri bilen bir arkadaşım uyandırdı. Bordrona baksana dedi. Ben tam para yatıyor zannediyordum, halbuki düşük çıktı. Bazı patronlar da mesela kızı ayda 5 gün çalıştı göstermış.
Vesika ve evci kağıdı
Genelevde çalışmaya başlamak için bazı koşullar var. 21 yaşım doldurmak, TC vatandaşı olmak, resmi nikâh olmamak ve önceden ahlaktan sabıkalı olmak gerekiyor. Her zaman her ilden giriş yapılamıyor. Her yıl genellikle bir kaç ilde kontenjan açılıyor. Emniyette işlemler, sağlık kontrolleri ve diğer bürokratik işlemler yani bütün “muamele” bittikten soma kadının nüfus cüzdan alınıp yerine vesika veriliyor ve giriş tamamlanıyor. Sanılanın aksine, kadınları buraya baba, koca gibi yakm akrabaları getiriyor çoğunlukla ve bu işi meslek haline getirmiş aracılara yani pezevenklere devrediyor. Patronlar kadınlarla pezevenk aracılığı olmadan iş bağlamayı reddediyor. Bu arada patrona ve varsa aracıya para veriliyor. Me sela bu günlerde rayiç 250-300 milyon civarında. Dolayısıyla çalışmaya borçlu başlanıyor.
Gurbet: “Geneleve nerden giriş yapılıyor diye sordum. Kırklareli’nden yapılıyormuş. Borç aldım. Yol parası yaptım, gittim. îki ay otelde bekledim, sıra gelecek diye. Sicilim yoktu, kendi kendimi ihbar ettim, bastırttım.” Geneleve kabul edilip, çalışmaya başladıktan sonra, kadınlar bir ev tutacak parası olana kadar belirsiz bir süre genelevde yaşıyor. Kapıdan içeriye girmek için “vesika”, akşam eve gidebilmek için de “evci kağıdı” gerekiyor. Dışarıda evleri olunca bunu emniyete bildirmek zorundalar. Aym zamanda diğer hane halkını -anne, çocuk vs.- ve varsa dostlarını da kayıt ettirmek zorundalar. Ahlak masası görevlileri herhangi bir zamanda -önceden haber vermeden- o evi denetlemeye gelebiliyor. Evde kayıtlı dostun dışında soyadı tutmayan erkek varsa eve mühür vuruluyor.
Polis aynı zamanda evde asgari yaşam koşullan var mı diye de denetlemek zorunda. Bütün bu koşullar uygunsa evci kâğıdı almıyor. Her yıl tekrarlanan bu “muamele” “sermaye”nin genelev dışında
çalışmasmı önlemek için. İşten izin almak için, öncelikle evci kağıdına sahip olmak gerekiyor. Bu durumda “izin kâğıdı” doldurulup görevli polise veriliyor, polis deftere kayıt yapıp 24 saatlik izin veriyor. Evci kâğıdı olmayanlar ise ancak patron gözetiminde dışarı çıkabiliyorlar. Bu işi meslek edinince bırakmak çok zor. Ama günler bırakma hayalleriyle geçiyor. Ahu: “Ben zaten girişimde kendimi şartladım. Bak kızım sen cezaevine giriyorsun. 4-5 yıl mahkûmsun. İşte arkadaşım bilir. Ne denize giderim, ne fuara giderim, ne bir eğlenceye giderim. Dört sene sonra ilk defa geçenlerde kimsenin bilmediği bir yere gittim. Ve benim cezaevinde günüm bitti. 10 ay sonra tahliyemi verecekler. Gidicem emniyete ıslah-ı nefis vericem. Bütün arkadaşlarımla vedalaşıcam. Çekicem gidicem. Buradan bir arkadaşımla bile görüşmek istemiyorum. Burayı tamamen unutmak istiyorum.”
“En çok parayı bizden alıyorlar”
Kadınlar her hafta iki kere jinekolojik muayene için doktora gitmek zorunda, İzmir’de bu işlem genelevin içindeki dispanserde ücretsiz yapılıyor. Altı ayda bir verem kontrolü için röntgen çektiriliyor. Bunun ücreti ise 200 bin lira. Uç ayda bir AİDS, frengi, sarılık ve bel soğukluğu için bazı kan tahlilleri yaptırmaları gerekiyor. Ve bu tahliller çok pahalı. Kadınların şikâyetleri ise, bütün bu muayene paralarını devletin ya da patronların değil kendilerinin ödemesi, üstelik onların deyimiyle “dışarıdaki vatandaştan daha yüksek para ödemeleri. Ve de hastahanede doktor ve hemşirelerin onlara k.tü davranması.
Gamze: “Dışarıdaki halkımızdan 150 bin alınıyorken, bizden 500 bin alınıyordu. Bizim 1 milyonken onlardan 300 bin alınıyordu. Peki onlar insan, biz neyiz? Bize dışarıdaki halk gibi davranılmıyor. Bir gün kana gittim, bir kaç vatandaş, arkadaş oturuyor. Beni dışarıda görseler anlamayacaklar. Ama elimde vesika var ya, bunu gören orospu diyor. Hemşireler hemen siz çekilin, bekleyin diyorlar. En çok parayı bizden alıyorlar, ama bizi itip kakıyorlar.” Rüya: “Bu 3 milyon kan parasına kesinlikle bütün hayat arkadaşlarımız karşı. Şikâyetçi olduğumuz konuları anlatsak dinlemeye zamanınız yetmez.”
Yarı açık kadın cezaevi
Genelevden çıktığımızda artık akşam oluyor, içimizde kalan en belirgin duygu burasının yan açık bir kadın cezaevi olduğu. Bu koşullarda bile neşelerini, hayata bağlılıklarım, şefkatlerini koruyabilmişler. Tecrit edilmiş bir halde her şeyleri denetlenerek yaşamaya ve mücadele etmeye çalışıyorlar. Ve bu çağdaş esir pazarına erkekler tarafından satılıkları, burada erkeklere hizmet verdikleri halde, utanç ve aşağılanma onların payına düşüyor. Toplumun ve erkeklerin bu karanlık yüzünü sırtlarına almış, çocuklarının ekmek parasını kazanmaya çalışırken belki çocuklarından bile utanmak zorunda bırakılıyorlar. “Bizim ölümüz ortada kalır, yalnız dirimiz para eder” diyorlar.
“İçerideki hemcinslerimiz
Genelevde direniş yapan kadınlarla konuşabilmek için Semra’yla İzmir’e gittik. İzin için ilk durak valilikti. İzmir Vali Yardımcısı bizi Emniyet’e havale etti. Böyle bir başvuruyla ilk kez karşılaşılan Emniyet’te beş kat, dört bölüm, iki buçuk saat dolaştık. Konuyla ilgili amir bize, “Ben her şeyi biliyorum ‘aşağıya’ gitmenize gerek yok, size anlatayım. Zaten orada sizinle konuşan olmayacak” diye çok ısrar etti. Oysa, oradaki kadınlar bizimle saatlerce konuştular; hep söyledikleri şuydu,”Burayı sadece yaşayan bilir.” İlgili emniyet görevlileri ve orada çalışan herkes genelevden haklı olarak, “içeri” diye bahsediyor. Çünkü orası bir yarı açık cezaevinden daha acımasız.
Daha önce, tecavüz edilen kadının fahişe olması durumunda, cezada indirim yapılmasını öngören 438. maddeye karşı eylem yapmak üzere Karaköy’deki genelevin kapısına kadar gitmiş ve içeri girememiştik. Sonra bu yasa kalktı. Neyse. Bu “dar” kapıdan elini kolunu sallaya sallaya girmenin tek ve basit bir koşulu var: Belli bir yaşın üstünde erkek olmak. Kadınsan, esas çalışanları sadece hemcinslerinden oluşan bu iş yerine girmek imkânsız. “İçeri”ye giden yolun köşesinde sigara alırken, yanımızda erkek olmadığını gören satıcı bize “Yanlış yoldasınız” dedi. İzmir’de, Karaköy’de, daha birçok şehirde, ülkede, bu sokakları doldu ran erkeklere “doğru” olan bu yol, bize geçmek için bile yanlıştı… Çalışanlarının hergün sabah 9’da girip gece 11’de çıktıkları, çoğumuzun babasını, ağbisini, amcasını, nişanlısını, oğlunu ağırlamış bu işyerini, şehirden, şehrin annelerinden, eşlerinden, genç kızlarından demir parmaklıklar, polisler ayırıyordu.
Handan
Fiyatları kim belirliyor?
İşçilerin sağlık giderlerini kim karşılamalı? Sigortalı ise SSK diye düşünmek doğru değil mi? Genelev çalışanlarının zorunlu sağlık giderlerini sigortalı da olsalar neden SSK ödemiyor? Belediyelerin genelev çalışanları için açmak ve işletmek zorunda oldukları hastaneler nerede? Neden İstanbul’da genelevde çalışan bir kadın benzer kan testleri için 950 bin lira .düyor da, mesela İzmir’de bu rakam 2 ilâ 3 milyon arasında değişiyor? İstanbul Çapa Hastanesi’nde 1 milyon 200 bin lira olan testler İzmir Genelevi’nde çalışan iki kadına Hıfzıssıhha’dan verilen resmi makbuza göre 2 milyon; İstanbul Çapa’da 2 milyon olan testler ise 3 milyon lira olarak gözüküyor. İçişleri Bakanlığı, Sağlık Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kadın İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığı bu haksız ve muğlak uygulamalar konusunda ne düşünüyor, ne yapıyor?
Genelevden emeklilik artık havai değil. Bir buçuk yıl süren bir hukuk mücadelesi sonunda 27 yıl genelevde çalışan yaşındaki Mehtap Kandetnir emekli olacak. Mehtap vesikasını İstanbul’dan alamamıştı da Bursa’ya gitmişti. O sıralarda 20 yaşını doldurmaya iki ayı vardı. İstanbul sorun çıkarmıştı. Bursa’da iki ay çalışmış, sonra İstanbul’a naklini istemişti. O günden bu yana İstanbul Karaköy’deki “ünlü” sokakta çalışıyor. Ve o günden bu yana da emeklilik hayali kurduğunu anlatıyor. “Bu işten emekli olmak istiyordum, başka çarem yoktu”, diyor. Okuma yazması yok, ama kendisiyle ilgilenen avukatlar bulmuş. Sigortası düzenli ödenmediği için tek tek işyeri evrakları taranmış ve çalıştığı ispat edilmiş. Sonunda da davaya bakan iş mahkemesi Mehtap’ın talebini haklı bulmuş. Mehtap şimdi, Türkiye’nin, işverenine ve SSK’ya dava açıp sigorta ve emeklilik hakkını kazanan ilk genelev çalışanı olacak. Mahkeme onun lehine karar vermiş ama işveren tarafından itiraz edildiği için, Yargıtay’ı bekliyor. “Sabırlı bir insanım, bekleyeceğim” diyor umutla. Emekli olunca ne yapacağına henüz karar vermediğini anlatıyor. Ne de olsa asgari ücretten emekli olacak.
Tek başına bir evde yaşayan Mehtap da İzmir’de grev yapıldığını duymuş, ama neden olduğuna dair pek fazla bilgisi yok. Nedenini anlatıyoruz. “İstanbul’da böyle bir sorun yok” diyor biraz da memnunlukla. İstanbul’un koşullarını konuşmak istiyoruz. Laf dönüp dolaşıp emekli olmaya geliyor. Mehtap, şu sıralar yalnızca “genelevden emekli olmak” üzerine konuşuyor. Eeee biraz da hakkı değil mi? Bu hayal gerçekleşirse arkadaşlarına da örnek olacak..
Zührevi Hastalıklar ve Fuhuşla Mücadele Komisyonu
Komisyon, Vali Yardımcısı, İl Sağlık Müdürü, Zührevi Hastalıklar Teşkilat Müdürü, Deri ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi Başhekimi, Sosyal Hizmetler Müdürü, Ahlak Büro Amiri, Asayiş Şube Müdürü gibi görevlilerden oluşuyor. Ve genelevlerle ilgili her şey bu Komisyon’dan soruluyor. Genel kadınlar ve Genelevlerle ilgili Tüzük’te bu evlerin kimler tarafından, nasıl, nerede kurulabileceği, nasıl çalıştırılması gerektiği; burada çalışan kadınların “genel kadın” tanımıyla nasıl fişleneceği, nasıl denetim altında tutulacağı, cinsel ilişki yoluyla bulaşacak hastalıklardan müşterilerin nasıl korunabileceğiyle ilgili pek çok madde var. Ama çalışan kadınların sigorta, emeklilik, iş güvenliği, hadi insan haklarını geçtik, eşit vatandaşlık hakkı, ruh ve beden sağlığı gibi sosyal haklarıyla ilgili hiç bir maddeye rastlanmıyor. Bu anlayışa göre, fuhuşun varlık sebebi, parayla cinsel ilişki kurmak isteyen erkekler değil de, bu işi meslek tutan kadınlar. Sadece onlar horlanıyor, sadece onlar denetleniyor.