Bu ara Tophane’den geçin!
Tophane ‘de” gericilerin “ taammüden yaptıkları saldırıya uğrayan galerilerde neler sergileniyor bir görün. Ayrıca geçenler bilir Tophane’ye doğru yokuş aşağı yürürken görebileceğiniz şeylerin başında deniz gelir. Tophane semtini ortadan bölen adı ve çağrışımları güzel “boğazkesen” caddesi Galatasaray lisesinin kapısını karşınıza alıp sağ yanından aşağı doğru yürürseniz, sizi duvar boyu alıp azıcık aşağı indiren Yeniçarşı Caddesinin bittiği yerden sonra başlar. Sonra dik bir yokuş ve sonra Tom Tom Kaptan Camiinde düzlüğe çıkarsınız. Boğazkesen caddesi solunda Mimar Sinan’ ın zamanında topların üretildiğini hayal ederek coşabileceğiniz muhteşem Tophane-i Amire binasının, sağında ise minik bahçesi ile güzeller güzeli Karabaş Mektebi Camiinin olduğu köşelerle biter. İşte deniz her ne kadar halkın kıyılarında yürümesi engellenmiş olsa da en güzel hali ile karşınızdadır! Bu nokta İstanbul un tepelerle dolu bağrının sakinleştiği en aziz köşelerinden biridir.
Boğazkesen sakinleri
Boğazkesen caddesinin üstünde pek çok zücaciye toptancısı bulunur. Bunların çoğunun sahibi eski İstanbulludur ve musevidir. Caddenin en aziz müessesesi Arçelik bayiidir. Civarda yaşamış veya işyeri sahibi olan ve ama buradan bir buzdolabı olsun almamış bir kişi bulmak zordur. Tophane’ nin görünen o dur ki sakinlerinin çoğu Siirtlidir. Şurası kesindir ki Tophanenin taksi duraklarında çalışanların çoğu ve keza belediye seçimleri öncesi Ahmet Misbah Demircan la taksi durağı pazarlığına oturanların hepsi Siirtlidir. Bu hemşeriler topluluğu Tophane’yi severler ama sanki tophane öyle İstanbul’un göbeği diye değil ama onlara pek de kendilerine ait olmayan bir âlemde sığınma şansı verdiği için.
Boğazkesen caddesinde arabalar sağa ve sola fütursuzca park ederler. Hiçbir trafik polisi veya semt sakini buna engel olmaz. Bu ana caddeye bazen üç sıra araba park eder. Trafik akışı içindeki vasıtalar karşılıklı birbirlerine yol vererek caddeye sığışır. Yayalar da bazı slalom hareketleri ile yollarını yürürler. Geçen sene belediye seçimleri öncesi caddeye arabaları hizaya sokmak için konulan plastik babaların yok olması sadece üç hafta sürmüştür.
Tophane İstanbul un en eski genelevinin semt arkadaşıdır. Kendi çapında önemli keyif verici madde satıcılarına ve kumarhanecilerine ev sahipliği yapmış, yapmakta olan bir semttir. Aynı zamanda İtalyan konsolosluğu, İtalyan lisesi ve birkaç kilise bu semt sınırları içindedir. Tıpkı yüzlerce yıllık geçmişi olan Kadiriler Tekkesi gibi.
Boğazkesen caddesine inen Kadiriler Yokuşuna üçgen yapan güzeller güzeli bir bina vardır ki bakımsızlıktan yıkılmak üzeredir. Bellidir ki içinde oturanlar o binanın sahipleri veya kiracıları değildir. Bu binanın alt katındaki son derce berduş kahvenin kapısının üstündeki AKP irtibat bürosu yazısı çok yakın bir tarihte indirilmiştir. Bilinir ki bir süredir semtte etkili olan iki tarikat vardır. Birincisi Kadirilerdir ki bunların kadim Kadirilerle devamlılık bağı bir tartışma konusudur. İkinci etkili grup ise Menzilcilerdir. Bu grubu Tophane’de oturup çocukları bir süre Menzil e gidip, kalıp, dönen ve artık bir daha eskisi gibi olmayan anne ve babalar gayet iyi tanır.
Tophane Saldırıları
21 Eylül akşamı bu semt dâhilindeki beş galeride sergi açılışı vardı. Bu açılışlara katılanlara Tophaneli bir grubun yaptığı taşlı, sopalı, biber gazlı saldırı tüm Türkiye’ye haberler aracılığı ile duyuruldu. Boğazkesen caddesinde racon kesenlerin bu son icraatı gerçekten aleni yapısı ve Madımak Maraş Çorum gibi büyük milli –gerici saldırılar ile olan tarz benzerliği açısından ürperticidir.
Oysa bu mahalleyi tutanlar yıllar önce Limonlu bahçe isimli kahve işleticilerini hedef alan bildirileri elektrik direklerine asarak yüzlerini göstermişlerdi.
Oysa bu mahallede dışarıda içki içmeyin diye racon kesenler Osman Kavala gibi medyada etkili olabilecek bir işadamının sahip olduğu tütün deposunu da defaten ziyaret etmişler ve ama hoşgörülü bir sessizlikle veya sabırlı bir nezaketle geçiştirilmişlerdi.
Oysa bu saldırganlar eve kız arkadaşın geliyor, bana yan baktın, sen dinsiz misin ulan diyerek pek çok gence sataşmışlardı.
Tophane saldırılarının Medyalarda bahis konusu olması için imf nin Türkiye toplantılarını protesto eden göstericilere ellerinde sopalarla Boğazkesen kaldırımlarında linç girişiminde bulunmaları gerekmişti. Bu olayın devamında hiç kimse gözaltına alınmamış, uyarılmamış, aynı güruh etkinliklerini 1999 1 mayısında yine polis şiddetinden yokuş aşağı denize doğru kaçan göstericileri döverek sürdürmüşlerdi.
Dün gece yaşanan ağır saldırı sonrası bu sabah çıkan gazetelere bakınca bu olaya herkesin o zaman ve şimdi ne açıdan kıymet verdiği anlaşılabilir. Bugün Yeni şafak, Zaman ve Vakit bu olaydan hiç bahis etmiyor. Haber Türk olayı içki sanatı çarptı gibi bir başlıkla sulandırmış. Hürriyet ilk sayfadan küçük, cumhuriyet ise ilk sayfadan büyük bir haber hazırlamış. Oysa
Bugün Zaman gazetesi başköşesinden Devrimci karargâhlara operasyon yapıldı diye okuyucuya seslenmiş. İnsan sadece bu gazeteyi okusa yasal partilerden suçu belirsiz insanların gözaltına alındığını ve Tophane de yaşananları anlayamaz. Ama ne var ki Tophane nin açık yürekli-cesur gericilerinin yaptığı baskın bir enstalasyon gibi oyun bozuyor!
Bu saldırının olduğu gece TRT de Etyen Mahcupyan İdris Küçükömer’den yaptığı alıntılarla Türkiye de devlete yakın olan laiklerin sağcı, devlete uzak olan dindarların solcu sıfatı ile anılması gerektiğini gayet didaktik bir şekilde anlatmaktaydı.
Bazı sorular
Bu durumda şu soruyu sormak zorundayız dün gece sergi açılışına saldıranlar Türkiye’ nin Mahcupyan’ ın tarifindeki kıstaslara uyduklarına göre Türkiye ‘nin “sol “ u mu dur?
Saldırı sonrası bu bir yaşam stili çatışması diyen sanat eleştirmeni Haldun Dostoğlu ‘na da sormalıyız Tophane de bu saldırganlar herhangi bir torbacıyı (dövsünler demiyorum soruyorum) sokak ortasında ortasında dövmüşler midir? Cevap hayır sa bu meslek onların yaşam stili ile uyuşmakta ama çoğu çok genç sanatçının sadece varoluşları mı semtin yaşam stili ile çatışmaktadır.
Bir soru da yeni İstanbul Valisi hak ediyor. Nasıl oluyor da bu caddeden sadece arada sırada geçen ben bile bu saldırıların tezgâhlandığı adresleri ve tezgâhlayan kişileri bilebiliyorum da onlar kırılan birkaç sanatçı kafası olmadan hiçbir soruşturma yapma zahmetine girişmiyorlar.
Ve de nasıl oluyor da şehrin her yerinde ağaçları kesmek, duvarları delmek pahasına bizleri dinleyebilen gözleyebilen devlet güçleri en az beş yıldır düşman gördükleri insanlara hakaret eden, şiddet uygulayan bu çetenin rahatını bozmuyor.
Başta da dediğim gibi boğazkesen caddesinin en güzel yanı denizle bitmesidir. Boğazkesen “meydan muharebelerini” de hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki deniz kazanacaktır. Ama extra mücadele deki eserlerin etkisi ile ama ekstra mücadelenin ta kendisi ile.