Arslan Başer Kafaoğlu’nun Israrı
Arslan Başer Kafaoğlu geçen yıl bu zamanlar, 28- Temmuz-2011 de aramızdan ayrıldı.
Türkiye’nin yetiştirdiği çok önemli bir iktisatçıydı. Pek çok sosyalistin Arslan amcasıydı. Ama bu iki sıfat onu anlatmaya yeterli değil.
Arslan Başer Türkiye Ekonomisi Yakın Tarihi başlıklı kitabına 2002 yılında yazdığı önsözde şöyle der: “Bana ekonomik düşünce ve yönüm sorulduğunda yanıtım hep ‘ben bir Marksist iktisatçıyım’ oldu bununla büyük gurur duydum”.
Başer 1928 doğumludur. Aynı önsözde kendini 1960 doğumlu saydığını da yazmıştır. 1960’lara kadar sadece başarılı bir iktisatçı olan Kafaoğlu, sonrasında “ekonomiyle toplumsal oluşumlar düzeyinde uğraşmaya başlar “.
Arslan Başer “Fikirlerimi savunurken oldukça cüretli savlar öne attım “diye kendini tarif eder. İlk defa Ankara’da Öncü gazetesinde yazarlığa başlar, kısa süre sonra çıkan Yön dergisinde devlet memuru olduğu için imzalı ve imzasız yazılarını yayınlar. O Türkiye’yi yönetenlerin hem gözünü diktiği hem de el verdiği bir kuşağın insanıdır.
Yön’den sonra Milliyet gazetesinde Düşünenlerin Düşüncesi sütunlarına davet alır. Ona kalırsa “müptedi” sayılabilecek bir yazar için bu iyi bir başlangıçtır. “Bana sarılmışlardı ben de onlara sarıldım” diye yazar. Başer’in her zaman sarıldığı güç okurları olacaktır. Hiç bir zaman kabalaşmayacak ama hiçbir zaman kimsenin aklına uymayacaktır. Başı her sıkıştığında Marks’ın Kapital inin 3. Cildine başvurduğunu yazmıştır pek çok kere. Dolayısı ile kendi kuşağının solcuları ile birlikte ilk politika deneyimini yaşadığı Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) başlayarak her zaman baskı altında yaşayacaklardır.
Arslan Başer yarım yüzyıl boyunca ekonomi ile toplumsal oluşumlar düzeyinde uğraşmayı, fikirlerini topluma ulaştırmak için yazmayı, tartışmayı, insanları uyarmayı sürdürmüş bir an bile mız mız’lığa düşmemiştir. Onlarca araştırma kitabı, yüzlerce makalesi Türkiye’nin kendine özgü çelişkilerle örülü ekonomik, toplumsal, siyasal dönemlerini anlama ve anlamlandıra uğraşısı içinde olanlar için önemli onurlu bir kaynaktır. 1995 yılında yazdığı “Serbest Piyasa Ekonomisi Yalanlar-Hileler” isimli küçücük kitapçığında trendin aksi yönde gideceğini ve asla piyasa güçlerini hoş gören bir yere savrulmayacağını öyle tatlı belli eder ki… Kitapta o yıllarda moda olan GSMH hesapları da dâhil pek çok yeni-iktisat yalanını teşhir eder. Ne yazık bu kitaptaki yalın piyasa güçleri karşıtı gerçekler, iki yıl sonra kurulacak olan Özgürlük ve Dayanışma Partisi saflarında pek rağbet görmeyecektir.
P. Sweezy ve P. Baran 1970’lerde Türkiye de büyük etki yaratmış iki Marksist iktisatçıdır. Bu iki isim çok uzun bir süre birlikte anılmış sol-sosyalist-devrimci siyasete ilgi duyan pek çok kişiyi etkilemiştir.
Ağaoğlu Yayınevi’nin 1970 de bastığı P. Sweezy’nin “Kapitalizm Nereye Gidiyor – Kapitalist Ekonominin Marksist Eleştirisi” kitabını bize kazandıran isimlerden birinin Arslan Başer olduğunu biliyor musunuz? Bu kitaba yazdığı tanıtım yazısı bugün Marksist iktisatla ilgilenen veya halkların zenginliğinin yağmalanmasına sessiz kalmak istemeyen herkesin ilgisini hak edecek tezlerle doludur. Arslan Başer’i bu kitabı yeniden basmak isteyen genç -bağımsız yayıncılarla görüşmeler yapmasını takip eden yaz kaybettik. Kitabın yeniden basılması sekteye uğradı; çünkü genç yayıncı adayları politik sebeplerle gözaltına alındılar. Onlar serbest bırakıldığında “Arslan Amca” gitmişti.
Otuz yıllık politik mültecilik hayatından sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kaldığı yerden okumak üzere afla dönen bir arkadaşım “Keşke zamanında derslere daha çok zaman ayırsaydım” dedi geçenlerde. “Meğer bizim okulda ne zevkli ve yaralı dersler varmış” diye hayıflanarak bana yardımcı ders kitapları arasında yer alan Başer’in “Tarım: Bolluk İçinde Yokluk” kitabını gösterdi.
Arslan Başer Siyasal’ın yetiştirdiği pek çok önemli sosyalist insan arasında kendine özgü bir yer sahibidir. Pek çok Siyasallı gibi o da ülkesinin kaderine yön versin diye eğitilmiş o da bunu istemiştir. Hep zengin bir ailesi olan zengin bir insan olduğu sanılmıştır. Oysa Arslan Başer eşini çok genç yaşta kaybetmiş bir annenin zorluklar içinde büyüttüğü üç çocuğundan biridir. Her anlamda kendini yetiştirmiş, köklerini hiç inkar etmemiş ‘bir güzel Yozgatlı’dır. ”
Arslan Başer iktisatla politikayı birbirinden bu ikisini de Türkiye’nin gerçeklerinden hiç ayırmadı. Gözü hep gelecekteydi. Pek çok sol parti ile bağı oldu ama o hep Arslan Başer kaldı. Onun tek derdi toplumun egemen sermaye sınıfının çıkarları etrafında sürekli yeniden örgütlenen yapısını çözmek, üretim ilişkileri ve üretim güçleri açısından incelemek ve yaptığı çözümlemeleri de en yalın hali ile bizlerin hizmetine sunmaktı. Her bir kitabı gerçeklerin peşinde yılmadan koşan neşeli bir avcının serüvenleri olarak veya Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli aydınlardan birinin eserleri olarak okunabilir. En büyük manevi mirası ise elli yıllık ısrarıdır. Yerinde rahat uyusun.