Taha Parla’nın sorusu veya kim korkar başörtüsünden?
Taha Parla şöyle yazmisti: ”Laik ve sosyalist kadinlara sormak istiyorum. Basortusunden korktugunuz kadar, Kemalist, milliyetci, anti-demokratik, anti-laik, kurum, kural ve uygulamalardan korkmuyor musunuz?” diye onemli bir soru sormus.
Ben ustume alinmıştım: .Kadinim, sosyalistim ve laikim. Fazlasından bir de feminstim. Sorulunca düşündüm tesettürden korkar mıyım diye ? Elbette bunu önerenlerden şahsen korkarım. Peki diğer sayılanlar acaba neleri içeriyor diye düşünmek durumunda kaldım. Kemalist milliyetçilerin kadınların günlük hayatı için en azından yazılı olarak buna benzer bir önerileri var mı? Bu yaklaşımlar benim yazın kısa kollu bluz giyince işte bir dinsiz diye tasnif edilmeme neden olmaz herhalde. Ya da anti-demokratik zihniyete sahip komşuları annemi mayo ile denize girerken Allaha karşı suç işliyor diye itham etmez değil mi. Kemalizmin eve gelen sucuyu başı açık karşıladığım zaman adam ne düşündü acaba diye işkillenmeme yönelik bir mesajı var mı? Sonra korkularımı gözden geçirdim..
Benim toplu halde “Allahü ekber “ diye politik eylem yapan güçlerden korkum eskiye gidiyor. İstemem onlar çok sayıda ve kuvvetli olsunlar. Hani solcuysanız yolunuz çeviriler ve say bakalım islamın beş şartını der ve döverler bazen da kaçırıp öldürürlerdi ya insanları yetmişli yıllarda. Gençken korkuyorum demezdik. Direneceğiz derdik. Öyle yapardık. Yine öyle yapılabilir. Ama artık korkuyoruz da diyebiliriz. Korkmaktan da korkmamayı öğrendik. Ayrıca benim korkumun daha da kişisel bir kaynağı sosyalist genç bir kadın olarak girdiğim emniyette kulağıma dinsiz orospu diye bağıran polislerin hiç unutmadığım sesi olabilir. İşkence görevlileri boş konuşmaz. Genç bir kadın ona dinsiz ve orospu denmesinden o kadar çok korkar ki? Bu iki sıfatın laik , yazılı yasalarda hiçbir cezası yoktur ama bu iki hüküm bir kadını canından, evinden, kocasından, çevresinden edebilir öyle değil mi? Daha fenası için için kendi kendine onu ömür boyu takip edecek büyük bir utanca kapılmasına kolayca sebep olabilir..
Ama bu soru ile olan problemim kişisel değil . Taha Parla İki sıfat kullanıyor. Birincisi sosyalist . Bugün hayli az sayıda insan kendini böyle tanımlıyor. Sosyalizm bir dünya görüşü. Bu kadınların korku gibi bir duygudan ziyade akıl yürüterek kadınların örtünmesine karşı çıktıklarını düşünmek daha doğru olmaz mı? Ayrıca bu ülkenin yetiştirdiği sosyalistler milliyetçi, anti demokratik , laik olmayan devlet uygulamalarına karşı çıkmadılar mı. Bu yüzden hele bol bol cezalandırılmadılar mı?
Laik tanımı daha genel. Ama başı dertte bir terim.. Öyle ki yazılı ya da sözlü ben laikim diyince anti-demokrat diye fişlenme ihtimalin var bazı politik-akademik fraksiyonlar tarafından. Biraz seksen öncesi Maoculuk-sovyetiklik klişeleri gibi hazır kalıplar var insana dayatılan. Ama biz kadınların çok incesine gitmeden, kabaca, kim laik düşüncelere sahip kim değil diye bakmaya ihtiyacımız var? Laik olmayanlar dindarlar mı/ yoksa dinciler mi? Dincilikten korkan kadınlar çok mu haksızlar? Düşünmek lazım.
Taha Parla‘nın Kemalist kurum, kural ve uygulamalarla kastettiği şeyler neler acaba bilen bilir. Ama örtü öyle mi? Apaçık bir şey. Sözkonusu edilen doğru adı ile tesettür kadınlara mahsus bir yasak.. Saçın tek bir teli bile biyolojik olarak birinci dereceden biyolojik akrabalarınla bir arada olduğun ev dışında başkasına gösterilmeyecek diye yapılmış bir dini yoruma bağlı ağır bir yasak. Örnekleri ise Hayrünnisa Gül ve Emine Erdoğan da görülebilir. Ve işin en önemli tarafı tesettür ilk aybaşı kanamasını geçirmiş her kız çocuğuna uygulanması öngörülen bir buyruk Egemen dinci kelama göre bunu yapanlar dindar diğerleri değil. Böyle olunca dini yaşantıya engel olanlar da dinsiz, firavun, deccal gibi sıfatları hak ediyor oluyorlar. O zaman bence tesettürlü olmanın üniversitede okumaya engel olmamasını savunmakla yetinemeyiz. Bu zihniyeti ve yaşam tarzını önerenlerle tartışıp tartışmayacağımıza karar vermeliyiz.
Örtünme dinsel anlamları dışında genel anlamı ile günlük, organik bir erkek egemen uygulama. Çünkü yüzyıllardır kadınları ve erkekleri cinsel olarak eşyalaştıranlar, cariye ve eş diye ayıranlar , iffetlilerle evlenip iffetsizlerle de beraber olmak isteyenler, hep hür ve hep hoyrat olmayı fitraten hak ettiklerini düşünenler erkekler olmuş. Rahatlıklarını garantileyecek laik veya dini formulasyonları üretenler yine erkekler. Bu terkipleri onaylayan kadınların varlığı bu uygulamaların niteliğini değiştirmiyor. Biliriz ki sadece bir kız çocuğuna eteğini çek denir . Bu işleyiş yazılı olmayan yasalarla, devletinkinden daha yerleşik bir organizislonu olan patriyarkal düzenle korunur. Kabul edelim ki tesettür bu düzen içinde bir netlik sağlar. Örtünme erkekle kadın, dindar olanla olmayan arasında toplumsal bir ayrım koyar ve herkesin göreceği büyük bir çizgi çizer. Erkekler örtünmez kadınlar örtünmelidir, dindarlar örtünür dinsizler örtünmez diye işaret verir.
Feministlerin düşüncesine göre kadınların örtülerini onurları olarak görebilmesi erkek egemenliği ile uyumlarının sağladığı güvence ile bağlantılıdır. AKP lilerin “ Müslüman kadınlardan başörtülerini çıkarmasını istemek , donlarını çıkarmalarını istemek” gibidir deme cüretini kendinde görmesini erkek egemen namus anlayışı sağlar.. Bir vekil böyle diyebiliyorsa “örtüsüz Müslüman kadın donsuz gibidir “ de diyebilir. Bu durumda çoğu üniversiteler aleminin dışında kendi halinde yaşayan pek çok kadının eğer örtülü yaşamak istemiyorsa kendisi ve kızları için endişe duyması normaldir. Bu endişe sade ve gerçekçi bir direniş yaratır. Bu direnişi örgütlemeye çalışanlar eleştirilebilir ama bu endişeyi yargılamak haksızlık olur. Bu ülkede en basit eşitlikçi düşünce ile hareket eden kadınlar var. Onların örtülmekten, dışarıya beli izinlerle çıkmaktan , eşleri olmadığı zaman bir birey sayılmamaktan korkmalarının ve buna karşı mücadele etmelerinin arkasında binlerce yıllık bir geçmiş olduğunu unutmamak durumundayız.
Taha Parla’nın kadınlara yönelttiği sorusu ayrıca kışkırtıcı bir yön taşıyor. . Mesela bende şöyle bir karşısoru kurgulama isteği uyandı. “ Ey! Demokrat -bilim adamı -erkekler neden Kemalizmden nefret ettiğiniz kadar Adnan Hoca’dan, Sızıntı dergisinden , Esad Coşan’ın fikir sisteminden nefret etmiyorsunuz Neden kemalizmin yasakçı uygulamaları hakkında yazıp konuştuğunuz kadar dinci-cemaat öğretilerini eleştiren yayın yapmıyorsunuz.? Neden korkuyorsunuz? “ diye bir soru mesela anlamlı olur mu?
Taha Parla yazısında kadınlara başka sorular da sormuş. “laiklik zaten elden gitmemiş mi ilk defa bu iktidar mı tehdit ediyor” ve “özellikle dinsel emirle örtüneceğiz diye korkmanın “ ne gereği var demiş. Rahat rahat bu düzen zaten laik değil diye tekrarlamış. Doğru bence de doğru. Ama Türkiye zaten laik değil diye tespit edince , bu konuda anlamlı bir reformu iktidardaki dinci-muhafazakar hükümetin yapacağını ummamız tuhaf olmaz mı?
Türkiyeli kadınlar bugün beğenelim beğenmeyelim tüm müslüman ülkeler içinde en eşitlikçi medeni yasaya sahipler. Her dönem verilmiş ve hala verilen bağımsız bir kadın mücadelesi ve isteği olmasa bu böyle olmazdı. O yüzden dini- cemaatlerin hukuk önerilerinin meşru görülmesini kadınlardan beklemeyin. Bizler dini taasuba karşı o kadar rahat olamayız. Konu bizleri ve günlük hayatımızı çok etkiliyor. O yüzden hocam bırakın örtünmeye karşı kendi kafamıza göre karşı çıkma özgürlüğümüz olsun. Türkiye böyle düşünen kadınlar yüzünden demokratikleşme imkanını kaybetmez sanırım. Ayrıca korkarız korkarız bunun kime ne zararı var anlamak çok zor.
Aradan bunca yıl geçti, başımıza neler geldi geliyor, Taha Parla cenahından cevap gelmedi ne yazık!