Irak’ta da solcular vardı…
Amerika, Irak’ı işgal edeli ve kadim şehir Bağdat yakılıp yıkılalı kaç yıl oldu? Çoğunuz bu soruya cevap verebiliyorsunuzdur. Iraklıların işgalden önceki ve sonraki hayatları hakkında neler biliyoruz? Kaçımız Iraklı bir solcu olmanın ne anlama geldiği hakkında gerçek bir fikir sahibi? TV bültenlerinde gördüğümüz bombalama, suikast, infaz görüntülerine eşlik eden kırık-yıkık cümleler dışında elimizde bir zamanlar Irak olan bu ülke halkı hakkında ne bilgi var? Bu ülkede doğmuş büyümüş, okullara gitmiş, gidememiş daha adil bir toplumun hayalini kurmuş solcular ne oldular? Iraklı sol-muhalifler neler düşünürler?
Irak’ta Sol Muhalefet adlı kitap, Irak’ın farklı bölgelerinde doğup büyümüş dokuz komünist, feminist, sosyal devrimci ve sendikacı yaşam serüvenlerini çok sade bir dille anlatmış. Böylece eşsiz bir Irak kesiti ortaya çıkmış. Bizler de Türkiye’nin ve kendimizin içinde bulunduğu duruma, duygu ve düşünce dünyamızın özelliklerine göre kafamızda bir Irak acısı, kalbimizde bir Irak duygusu ile yaşıyoruz. Bu fikir Kürtlerle ilgili tutumumuza bağlı olarak nefes alıp veriyor mesela bu aralar. Bir türlü bütünlüklü bir varoluş kazanamayan Irak ülkesi hakkında bizim de gelişigüzel uçuşan bilgilere dayanan ve kesintilerle dolu bir Irak bilgimiz var. Kitapta söyleşilen kadın ve erkeklerin anlatımları ise hayatlarına eşlik eden düşünceleri gibi bir devamlılık arz ediyor.
Kadın sünneti ve laik anayasa
1991’de Kürt bölgesinde Baas iktidarını bölgeden uzaklaştıran halk ayaklanmasının içinde aktif olarak yer alan Muayad Ahmad, kısa süren işçi şuraları iktidarının milliyetçi Kürtler tarafından nasıl alaşağı edildiğini, 1994 yılında Talabani ve Barzani güçleri arasında yaşanan kavgayı, bu sürecin sonrasında daha önce etkisiz olan siyasal İslamın bölgede nasıl güçlü bir hale geldiğini ve kendilerinin, yani solcuların iktidarı nasıl kaçırdığını anlatıyor.
Bugün otuz yaşında olan ve İslamcıların suikast girişiminden canını kurtarıp sürgün hayatına geçen Surma Hamid, beş yaşında iken nasıl sünnet edildiğini, on yedisinde nasıl zorla evlendirildiğini, daha sonra nasıl devrimci ve feminist bir militan haline geldiğini anlatıyor. Öyle klişelerden arındırılmış bir anlatım ki bu, hayata Erbil’de yoksul ve altı çocuklu bir Kürt ailenin küçük kızı olarak başlamak ne demek anlar gibi oluyorsunuz.
1950 Basra doğumlu bir komünist olan Ali Abbas, yaşamının üçte birini hapiste geçirmiş. Ülkenin güneyindeki bataklıklarda yoksulların giriştiği silahlı mücadele içinde yer almış. Bugün Basra’da inanç temelli olmayan demokratik bir anayasa için nasıl çalıştıklarını anlatıyor. 2004’de kurulan Irak İşçi Sendikaları Federasyonu kurucularından olan Abbas, Irak halkının işgal kuvvetleri aracılığı ile Şii mehdi ordusu, petrol şirketleri ve Sünni İslamcılar arasında nasıl sıkıştırıldıkları hakkında önemli bilgiler veriyor.
Kitapta, bugün Basra Üniversitesi’nde okuyan öğrencilerin özerklik mücadelesi üzerine konuşan Tikra Faysal yirmi dört yaşında. Ondan öğreniyoruz ki, öğrenciler sadece bombalarla uğraşmıyorlar. Iraklı kız öğrencilerin üniversitelerde erkeklerle bir arada sınıfa girmek ve hicapsız, yani örtüsüz dolaşmak için kadınlara karşı aşırı hoşgörüsüz olan İslamcı milislerle nasıl uğraşmak zorunda kaldıklarını aktaran sesi, İslamcı politikaların kadınlar üzerinde oluşturduğu ağır baskıyı anlamak için çok uzaklara gitmektense bu yakın komşularımıza kulak kabartmamız gerektiğini hatırlatıyor.
Nicolas Dessaux “emperyalizmi savunmadan İslamcılara karşı çıkan, İslamcılarla ittifak yapmadan emperyalizmle savaşmanın mümkün olduğunu” düşünen Irak Özgürlükler Kongresi üyeleri ile hep irtibat içinde olmuş. Kitabın sonunda 1920 yılı ile, yani Osmanlı’ya bağlı olan Musul vilayetinin ortadan kalkması ile başlayan bir kronoloji var. Bu dizinde eksikleri ve yanlışları bulmaya çalışmak ilginizi çekebilir. Irak’ta Sol Muhalefet kitabı bugün telaş içinde 90’larda ‘bölge’de yaşananları hatırlamaya çalışan biz Türkiyeliler için özellikle yararlı. Tabii gerçeklere kıymet verenler için.